Monday, November 19, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 8. Hafta



8. Hafta:

Proje:
  • Bu programda neler hoşumuza gitti, neleri kalıcı yapmak istersiniz hayatımızda not edip önümüzdeki 8 hafta uygulayabileceğimiz gerçekçi bir plan yapıyoruz.  

Diyet:

Önümüzdeki haftalarda bu diyeti nasıl uygulayabileceğimizi düşünüyoruz.

Manevi ve fiziksel:
  • Seçtiğiniz toniği (zencefil/ yeşil çay/ sarımsak) iki ay boyunca devam ettirin ve enerjinizde,  direncinizde ve görüntünüzde ne gibi farklar yarattığını not edin.
  • Bu haftaki oruç -yapabiliyorsanız- sadece su ve limonlu bitki çayı. Yararları burada 
  • Bu hafta 5 gün 45ear dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. 
  • Rahatlama nefesini ne zaman stresli hissetsek yapıyoruz.  Diğer nefes egzersizlerine de devam
  • Bir hafta boyunca haberler ve facebook yok. Bu haftanın sonunda bunlardan ne kadarını ne ölçüde hayatınıza sokmak istediğinize karar verip bu kararı uygulayın. 
  • Affetmeyi ve yargılamayı hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. Bir at eğiticisinin kitabını okuyorum bu sıralar. O da diyor ki: Yargılamak yerine farkların ayrımına varmayı ve anlamayı seçersek, ve bu yetimizi geliştirirsek hayatta nerde olursak olalım ahenk ve memnuniyeti yakalarız ve yaratırız. 
  • Kendinize çiçekler alıp bu programı tamamladığınız için kendinizi ödüllendirin. Kendinize alıyorken sevdiğiniz birine de neden almayasınız? 

Fotoğraf: Berlin Kasım-2012.  Cuma sabahı ata binme kursundan sonra Grunewald'ta yürüyüş...

Saturday, November 3, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 7. Hafta




7. Hafta:

Proje:
  • Bir yardım kuruluşunda,  yardım işinde çalışıyoruz ya da engelli, kendi içinde kapalı kalmış bir tanıdığımıza yardım ediyoruz. Bu bizim kendimizi başkalarıyla olan ilişkilerimizde anlamamıza yardımcı oluyor. Hayattaki anlamlı bağları yeniden keşfetmemizi sağlıyor. Sadece başka insanlarla arkadaşlıklarımız anlamında değil, kişiler ve şeylerle yargılamadan, kendimizi onlara ya da birini diğerine üstün tutmadan bir bağ kurabilmek...
  • Bu hafta tekrar sauna ya da buhar banyosuna gitmeye çalışıyoruz...


Diyet:

Artık diyetimiz bu şekilde devam ediyor. 
  • Haftada iki kere balık ve soya ürünleri
  • Haftada en az iki kere brokoli
  • Kara lahana, pazı, semiz otu gibi pişmiş yeşillikler
  • Bol bol meyve
  • İşlenmemiş tahıl, yeşil çay, sarımsak, zencefil
Manevi ve fiziksel:
  • Sizin için önemli olan ancak uzun süredir kızgın olup görüşmediğiniz biri varsa onunla temasa geçip affetmenin hem bizim hem de insanlık için yararlarını tecrübe ediyoruz.. Affetmenin dayanılmaz hafıfliği...
  • Bu haftaki oruç sadece meyve suyu (taze sıkılmış), bitki çayları ve su.  Takviyelerden de sadece Vitamin C'yi alıyor ve diğerlerini bu gün kullanmıyoruz. Yararları burada 
  • Bu hafta 5 gün 40'ar dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. 
  • Rahatlama nefesini 8 kere ve günde iki kereye  (sabah ve akşam) çıkarıyoruz.
  • Çiçekler, müzik ve sanat için vakit ayırıyoruz. 

Fotoğraf: Barselona Nisan-2009. Babam, kardeşim, ben yoga yapıyoruz, annem de fotoğraf çekiyor...

Monday, October 29, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 6. Hafta



6. Hafta:

Proje:

Bu hafta iki kere sauna ya da buhar banyosu...
Her gün sarımsak, zencefil ve yeşil çayı güne dağıtarak, yemeklerle ya da çay olarak, şifalı ve tonik etkilerini düşünerek alıyoruz. 

Diet:

  • Haftada iki kere balık ve soya ürünleri
  • Haftada en az iki kere brokoli
  • Kara lahana, pazı, semiz otu gibi pişmiş yeşillikler
Manevi ve fiziksel:
  • Ben geçen hafta meyve orucunu yapacak kadar yoğunlaşamadım, bu hafta tekrar deneyeceğim. Meyve diyetini yapanlar şimdi de meyve suyu (taze sıkılmış) ve meyve karışımı orucu deneyebilirler.  Takviyelerden de sadece Vitamin C'yi alıyor ve diğerlerini bu gün kullanmıyoruz. Yararları: Sindirim organları vücudun en büyük organları ve en çok enerjiyi kullananlar. Sadece bir şey yemeyerek ya da sindirim sistemini meşgul etmeyecek şeyler yiyerek vücudumuzun bu enerjiyi şifa için kullanmasına yardımcı olabiliyoruz. Weil, hasta olan hayvanların hastalıklarının başlangıcında bir süre bir şey yemediğine dikkat çekiyor ve dediğine göre aynısını yapan insanlarda da hastalığın daha kısa sürdüğü gözleniyormuş.  İlginç... Ben de hep daha fazla yemek yemeye odaklanırım birazcık hasta hissetsem kendimi. Tabi unutmuyoruz, bu tavsiyelerin hepsini kendimizi gözlemleyerek etkilerini kafamızda bir yere not edip modifiye ederek kişiselleştirip uyguluyoruz. 
  • Bu hafta 5 gün 35'er dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. 
  • Dört gün boyunca haber izlemiyoruz (ya da Facebook'a girmiyoruz).  
  • Bir sanat müzesini ziyaret ediyor ya da bize ilham veren, bizi mutlu eden bir sanat eserini gözlemliyoruz.
Bu gün okuduğum çok güzel bir Buddhist sözünü de şuracığa iliştireyim:
-Neden egomuzdan vazgeçmek bu kadar zor?
-İnsanlar mekanın boşluğundan, arkadaş, eş, gölge eksikliğinden korkarlar. Birine ya da bir şeye ait hissedememek korkunç bir tecrübe olabilir.  Bu tecrübenin kendisi olmasa da, onun  fikri son derece korkunç olabilir. Bu genelde mekan korkusudur, sağlam bir zemine demirleyemeyeceğimizin korkusu, , katı, değişmeyecek ve tanımlı kimliğimizi kaybetme korkusu. Bu çok tehdit edici olabilir...


Fotoğraf: Üğyanı-Toroslar/ Antalya Şubat 2006. Afgan tığ işi öğrenirken..

Monday, October 22, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 5. Hafta




5. Hafta:

Proje:

Yakınınızda buhar odası, sauna, hamam var mı? Ara ara kullanıp ter atabiliyorsanız harika (Tabi bol bol su içerek ve en çok 20 dakka kalarak)...

Diet:

  • Zencefil çayı için! Zencefilin yararlarından daha önce bahsetmiştim. Bir de ben yeşil çayın ve zencefilin çayın kalanına bir pamuğa koyarak yüzümü de siliyorum sabah ve akşam, baya güzel oluyor sanki..  
  • Kalsiyumu bol olan pişmiş yeşil sebzelerden yiyoruz.
Manevi ve fiziksel:
  • Geçen hafta anlattığım nefes egzersizlerine devam. Bir de şimdi kafein yerine geçen bir nefes tekniği var. Dik oturup gözlerimizi kapayıp dilimizi ön dişler ile damağın birleştiği yere koyuyor ve tüm egzersiz boyunca orda tutuyoruz, ağzımız kapalı. Şimdi mekanik bir şekide göğüs kafesine saniyede 3 kere nefes alma verme hızında sesli ritmik nefesler alıp veriyoruz. 15 saniye ile 1 dakika arasında uygulayabilirsiniz bu tekniği. Nefes alma ve verme süresi eşit. Boynumuzun köprücük kemikleri ile birleşen yeri ve karın kaslarımızın harcadığı eforu hissedebilmeliyiz (ellerinizi koyabilirsiniz bu bölgelere).
  • Bu hafta 5 gün 30'ar dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. . 
  • Üç gün boyunca haber izlemiyoruz (ya da Facebook'a girmiyoruz). 
  • Bizi mutlu eden müzikleri bulup dinliyoruz. 
  • Yapabiliyorsak bir gün boyunca  meyve orucu deniyoruz. Taze meyve, su ve bitki çayı dışında bir şey yemiyoruz. Takviyelerden de sadece Vitamin C'yi alıyor ve diğerlerini bu gün kullanmıyoruz. 



Altıncı hafta da yakında geliyor...

Fotoğraf: Urla -Bizim Bağ Eylül 2008. İlk pekmezimizi yaparken..

Monday, October 15, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 4. Hafta



4. Hafta:

Proje:

Yattığımız yatak rahat mı bize uygun mu ona bakıyoruz. Değilse ortopedik bir yatakla değiştirmek en iyisi. Bir  de benim gibi sese hassas bir insansanız, beyaz ses makinelerinden (white noise generator) öneriyor Weil. Ben Apple uygulamasını indirdim. Dün biraz ders çalışırken dinledim fena olmuyor.

Diet:

  • Her gün bir diş sarımsak yemeye çalışıyoruz. As pişmiş ya da çiğ (çok pişirmek bazı özelliklerini yok ediyor)... En iyi tonik vücut için. Kalp krizlerini engellemede bir numara. Güçlü bir antiseptik. Vücuttaki doğal katil (NK-Natural Killer) hücrelerini güçlendirerek kansere karşı koruma sağlıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor.  
  • İki kere et ürünü yerine soya ürünü (Doktor Weil kanser önleyici özelliğinden dolayı soya ürünlerini hararetle tavsiye ediyor ama bazı karşı görüşler için önceki yazıya göz atabilirsiniz. Bir de tiroid problemi  olanlar soyayı az tüketseler daha iyi)
  • Multi vitamin almaya başladınız mı? Mutlivitamin için en önemlisi en az 50 mg B6 ve 400 microgram folik asit içermesiymiş..

Manevi ve fiziksel:
  • Geçen hafta anlattığım nefes egzersizlerine devam. Şimdi bir de benim ev sevdiğim nefes egzersizi geliyor: Dilinizi damağınız ile ön dişleriniz arasındaki noktada tutup tamamen nefesimizi seslice ağızdan veriyoruz, sonra 4 sayıda burnumuzdan sessizce nefes alıp 7 sayıda tutuyoruz, gene seslice ağızdan 8 sayıda nefes veriyoruz. 4:7:8 ve dil hep diş ile damak arasında. Bunu günde iki kere 1-2 dakika yapıyoruz.  Her gün yaptığınız takdirde daha iyi bir uyku, daha az alkol isteği, yüksek tansiyonda iyileşme gibi sonuçları bir süre sonra görebilirsiniz. 
  • Bu hafta 5 gün 25'şer dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. . 
  • İki gün boyunca haber izlemiyoruz (ya da Facebook'a girmiyoruz). 
  • Yemekleri yemeden önce bir an durup minnetle izliyoruz. -Ben bunu çok sevdim! Yemeklerin tadı da daha bi güzel mi oluyor nedir?
  • Etrafınızda bir hastalıktan şifa bulmuş kişilerin tecrübelerini anlatmasını isteyin. Böylece bahsini geçirerek aktif olarak şifa bulmayı hayatımızın merkezine oturtmuş oluyoruz. Benim kendiliğinden geçen rahatsızlıklarım arasında çok fena bir saman nezlesi (alerji), egzema, gastrit, kronik sinüzit  ve kronik sırt ağrısı var. Sizin neler var? 
  • BİRAZ DA BENDEN EK:  Budist bir atasözü var "dikkatini çevirdiğimiz şey büyür" diye. O nedenle dikkatinizi şifalanmaya çevirirseniz o konuda sadece bilginizin değil kendi yaşadığınız tecrübelerin de arttığına şahit olacaksınız. Ben de dikkatimi artık olabildiğince hayatımda yaptığım ve yapabileceğim iyi şeylere çevirmeye çalışıyorum. Bizi daha çok tüketmemiz için kendimizi eksik hissettirmeye odaklanmış bir sistemin içinde evriliyoruz, doğal refleksimiz hep eksik görmek ve ne alsak da onu gidersek döngüsüne girmek. Buna karşın benim dikkatimi her gün çevirdiğim şey ise: İnsan kendini tam ve huzurlu hissederek de başarılı olabilir, her şeye sahip olduğunu bilerek de üretebilir. Motivasyon kaynağımız sevgi ise, kendimizin güzelliğinden çıkan her iş özgün ve muhteşem olacaktır. 
Bu aralar bayıldığım bir Budist sözü daha: " Kendine ve kendi zekana güvenmek için kendine izin vermelisin. Biz muazzam insanlarız. İçimizde muazzam şeyler var bizim. Sadece kendimiz olmak için kendimize izin vermeliyiz." Chögyamm Trungpa, Cutting Through Spiritual Materialism. 


Beşinci hafta da yakında geliyor...

Fotoğraf: Urla -İskele Aralık 2009. Tanju Okan Parkı Önü- Kitap Çevirimin son sayfalarını bitirirken..

Monday, October 8, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 3. Hafta



3. Hafta:

Proje:

Sadece organik sebze meyve alıyoruz. Yatağımıza yakın olan elektrikli saatleri, radyoları, cep telefonlarını uzaklaştırıyoruz.

Diet:

  • Bu hafta  iki kere omega 3'ü bol olan balık (yaban somon -sockeye, sardalye, ringa balığı) yiyoruz 
  • İki kere soya ürünü (Doktor Weil kanser önleyici özelliğinden dolayı soya ürünlerini hararetle tavsiye ediyor ama bazı karşı görüşler için önceki yazıya göz atabilirsi
  • Daha çok meyve ve sebze yiyoruz. 
  • Vitamin E ve Selenium almaya çalışıyoruz. 


Manevi ve fiziksel:
  • Nefes izlemesi: Günün beş dakikasını nasıl nefes alıp verdiğinize odaklanarak geçirin. Bu geçen haftanın egzersizi idi. Şimdi bir de nefes vermeyle başlayarak 10 nefes alıp veriyoruz. Nefes vererek başlanan nefesler daha derin alınıyor.. 
  • Bu hafta 5 gün 20'şer dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. . 
  • Bir gün boyunca haber izlemiyoruz. (Ben bunu 10 senedir yapıyorum yaklaşık haber kaynaklarım bağımsız internet yayınları. Ben bunun yerine bir gün boyunca facebook ve email açmıyorum)
  • Siz mutlu eden, buluşmaktan memnunluk duyduğunuz insanların listesini yapıyoruz ve onlarla buluşuyoruz. Birlikte iyi anlaştığınız kişilerle keyifli zamanın etkileri hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük.
  • Manevi tarafınızı geliştiren kitaplar okuyun. 
  • BİRAZ DA BENDEN EK: Biz MÖ 600 yıllarında ortaya çıkan her şeye rasyonel açıklama bulan Antik Yunanların yarattığı Akıl Çağı'nın zirve yaptığı zamanlarda yaşıyoruz. Elbetteki rasyonel yanımızı besleyeceğiz ama hiç bir zaman bir şeyin tek yönlü açıklamasıyla yetinmeyin. Bazı şeylere insan her zaman aynı gözle bakmıyor. Perspektifinizi geliştirin. İşlerin manevi yönlerine de bir göz atın. Dünyayı anlamak tek bir yöntemle olacak iş değil, bence artık bu çok açık. Ama tabi herkes kendine göre bir yol bulacak anlarken. Bu nedenle Buddhist öğretilerini anlatan kitaplar olsun. Mevlana'nın rubaileri olsun alıp ele biraz karıştırmak bazen dünyanın en keyifli duygularını yaratabiliyor insanın içinde..
Dördüncü hafta da yakında geliyor...

Fotoğraf: Urla -İskele Aralık 2009. Fotoğraf çekmek için izin isteyince, amcanın oğlum çok yakışıklı çek tabi fotoğrafını dediği zamandır..

Saturday, September 29, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 2. Hafta


2. Hafta:

Proje:

İçme suyumuza dikkat ediyoruz, çeşmeden geliyorsa test ettiriyoruz, eğer kirli ise reverse osmoz gibi temizleyici filtreler taktırıyoruz. Plastiklerde sert plastiği tercih ediyoruz.

Diet:

  • Bu hafta  iki kere omega 3'ü bol olan balık (yaban somon -sockeye, sardalye, ringa balığı) yiyoruz 
  • İki kere brokoli (buharda beş dakika pişirilmiş olanı hem sindirim hem yarar açışından en iyisi)
  • Esmer ekmek tüketiyoruz. 
  • Kahve yerine yeşil çay (en iyi anti oksidan ve enerji vericilerden biri)
  • Soya ürünleri tüketmeye başlayabiliriz. (Doktor Weil kanser önleyici özelliğinden dolayı soya ürünlerini hararetle tavsiye ediyor ama bazı karşı görüşler için önceki yazıya göz atabilirsiniz.)


Manevi ve fiziksel:

  • Bir parka, deniz kenarına, ormana gidip orada hiç bir şey yapmadan kalabildiğimiz kadar kalıyoruz. Sadece oranın enerjisini hissediyoruz. 
  • Nefes izlemesi: Günün beş dakikasını nasıl nefes alıp verdiğinize odaklanarak geçirin. Bu geçen haftanın egzersizi idi. Şimdi bir de nefes vermeyle başlayarak 10 nefes alıp veriyoruz. Nefes vererek başlanan nefesler daha derin alınıyor.. 
  • Bu hafta 5 gün 15'er dakika yürüyoruz. Yürümenin faydalarını unutmuyoruz. . 
  • Bir gün boyunca haber izlemiyoruz. (Ben bunu 10 senedir yapıyorum yaklaşık haber kaynaklarım bağımsız internet yayınları. Ben bunun yerine bir gün boyunca facebook ve email açmıyorum)
  • Görsellemelerde sizi en rahatlatan ya da sizde yoğun hisler uyandıran imgeleri düşünün, bunları gün içinde ara ara aklınıza getirin. Görsel terapide sizin için önemli imgeleri kullanabileceğiniz için bunların pratiğini yapmak gayet yararlı. 
Üçüncü hafta da yakında geliyor...

Fotoğraf: Urla -Yörük 2008 Beni en rahatlatan manzaralardan biri

Friday, September 28, 2012

Soya konusu...


Evet, soya konusuna gelirsek... Farklı görüşler var bu konuda farklı kaynaklardan. Andrew Weil öve öve bitiremiyor soyanın faydalarını. İkinci haftayı yazdığımda zaten ortaya çıkacak onun fikirleri. Nagel ve Price ise tüketiminin zarar bile getirebileceği durumlardan söz ediyorlar. Bir ziraat mühendisi olan babam ise, artık bütün soyaların GDO'lu olduğunu ve  bu değişimden dolayı zararı varsa uzun bir gelecekte öğrenebileceğimizi söylüyor. Ben soyayı seviyorum. Weil'ın diyetine ilk başladığımda hayli de tükettim. Ancak örneğin Nagel Soya sütündeki östrojenin zararlı olabildiği noktalara dikkat çekiyor. Dişler için de pythic asit barındırdığı için yenmemesi gerekenler arasında..

Benim soya ürünleri ile ilgili sorunum ise fazlaca işlenmiş olmaları, yalnızca paketlerde olması ve ham olarak edinemiyor olmamız. Tüm bu saydıklarım birleşince soya sütünü kullanmamaya, soya ürünlerini seyrek tüketmeye karar verdim. Sanırım beslenmede en önemlisi çeşidi arttırıp her şeyden biraz da olsa yemek ve biraz da vücudumuzu dinlemek. Siz ne diyorsunuz?

Şekersiz beşinci gün...<3

Fotoğraf: Urla-2008, Eski evin üstündeki tarla, Benim hayalimdeki ev 

Wednesday, September 26, 2012

Şekersiz Günler

Bu gün hiç bir şeker kaynağından şeker almadığım 3. gün. PMS'ime rağmen çikolata yemeyip çok daha rahat günler geçirdiğimi itiraf etmeliyim. Gerçi bu 7 günün bitip kendime gerçek bitter çikolata yiyebilme iznini vereceğim günü de iple çekiyorum. Neyse ki kızarmış ekmekle tereyağı menüme yeniden girdi de atıştırma olarak kullabileceğim bir şey çıktı. (Tereyağı Weil'ın diyetinde yasaklılar arasında değil margarinler gibi ama ne kadar az yerseniz o kadar iyi. Nagel ise çok büyük destekleyicisi tereyağının.) Tabi herşeyi modere ederek yemek en iyisi...

Bitter çikolata demişken, diş çürüğünü iyileştirme kitabında kakaoya karşı bir duruş var. Kakaonun içinde phytic asit diye bir madde varmış bir çok tohumda olduğu gibi ve bu asit, Nagel'e göre, diş çürüklerinin oluşmasına neden olabiliyormuş. Belli bir işlemden geçmeyince de (uzun süre suda bekletilmek gibi)  bu asidin miktarı hep yüksek olarak kalıyormuş. Kahve için de aynı şeyi söylüyor. Ancak ben kahve kısmını ve bu 7 gün geçtikten sonra kakao kısmını uygulamayı düşünmüyorum. Alkol alımını çok aza indirmek (alkol şekere dönüşüyor vücudumuzda çünkü) ve işlenmiş şekeri ve unu kesmek bence zaten tüm vücudun şifalanmasında bir sıçrama yaratacaktır.

İşin ilginç yanı ne ama biliyor musunuz? Çok yorgun hissettiğim dün akşam haricinde, açlık hissim çok daha azaldı. Şeker yenmediğinde oluştuğu söylenen yan etkilerden biri. Ne güzel bir yan etkiymiş. Vücudunuz çalkanan hormon seviyeleriyle uğraşmadığı için gününüz daha bir sakin ve iştahınız daha bir yerinde ve sabit oluyor. Şeker yakmak yerine de yağ yakmaya başlıyorsunuz. Bakalım kalan günler daha neler gösterecek.

Önümüzdeki günlerde Nagel ve Weston Price Derneğinin biraz da haklı bulduğum soya karşıtı çalışmalarından ve fikirlerinden bahsedeceğim ve tabi diyetin ikinci haftası da geliyor..

Fotoğraf: 2008 Bağbozumu-İzmir, pekmez yaparken...


Monday, September 24, 2012

Diş Çürüğünü İyileştirmek


Diş Çürüğünü İyileştirmek (Cure Tooth Decay -Ramiel Nagel) diye, sevdiğimiz arkadaşımız, şifa uygulayıcımız, sevgili Lale'nin bana verdiği kitabı dün itabarı ile okumaya başladım. Bir anda yeni öğrendiğim onlarca şeyi sorgulamaya başladım.

Hiç bir zaman vejeteryan ya da vegan olabileceğimi düşünmedim ama hiç bir zaman matematik felsefesinde doktora yapacağımı da düşünmemiştim. Kendimiz hakkındaki düşüncelerimizi kısıtlamaya gerek yok ama hala veganlıkta ve vejeteryanlıkta bana doğal gelmeyen bazı şeyler var. Vegan ailelerin bebeklerini emzirmemelerini ve balık yememeyi aklım almıyor. Ama herkes için her şey farklı etki yapıyor. Eminim ki balık yememenin fayda ettiği kişiler de vardır...

 Nagel'ın kitabı bazı şüphelerimi doğruladı. Bir önceki yazımda süt ürünlerini kesince kendimi daha iyi hissettiğimden bahsetmiştim. Nagel'e göre süt ürünleri tüketildiğinde bizim rahatsız hissetmemize neden olan faktör pastorize edilmiş olmaları, yani süt ve süt ürünlerinin kendileri değil. Bu nedenle şimdi şöyle bir şey deneyeceğim. Ot yiyip, yaylada dolaşan hayvanların sütlerinden bulup en azından kefirle deney yapacağım. Bakalım dişlerimdeki çürük ya da hassasiyet geçecek mi.

Okuduğum doğal beslenme kaynaklarında birbirine ters düşen bilgiler üzerinde daha düşünmem lazım. Buraya da sonra yazacağım düşüncelerimi. Ancak hepsinin ortak ve hararetle söylediği şey: şekerden ve beyaz undan kesinlikle uzak durun! Kandaki şeker seviyesinin devamlı inip çıkması vücudumuzdaki minerallerin kaybına ve bazı hastalıkların, çürük de için de olmak üzere, oluşmasına neden oluyor. Bu gün itibarı ile sigarayı bırakır gibi şekeri bırakma işine kalkıştım. Bu durumda 7 gün boyunca, şeker içeren meyveler de dahil olmak üzere, hiç bir şekilde şeker tüketmiyorum. Hatta Nagel, çürükler iyileşene kadar ya da dişlerdeki hassasiyet geçene kadar tamamen şekerden uzak durmayı öneriyor. 7 gün içinde ne hissettiğime bakarak bu süreci uzatmayı deneyebilirim. Bakalım şekersiz yenecek neler bekliyor beni..

Bu konuyla ilgili diğer İngilizce kaynaklar:
Benefits of Vitamin K2
The Weston Price Foundation

Fotoğraf: 2007-Karaburun sahilleri

Sunday, September 23, 2012

Optimum Şifa Gücü İçin 8 Haftalık Program


Ben bu programa (Andrew Weil, Spontenous Healing ) bir süre önce burda bahsedeceğimden çok daha sıkı bir şekilde başlamıştım (şeker, süt, et ve un yemeden). Ama şimdi biraz daha rahat bir şekilde sindire sindire, neyi niye yaptığımı hatırlayarak, bilerek 8 haftalık beslenme ve güçlenme programını baştan uygulamaya karar verdim.

Sütü ve süt ürünlerini kesmek beni vücut olarak çok daha iyi hissettirdiği için sütsüzlüğe devam edeceğim -ara ara peynir ve sütlü tatlı yiyorum ama her günkü beslenmem içinde değiller-..Sütü kesmek eklemlerdeki şişliği önlüyor ve benim sağ dizimde 18 yaşımdan beri süre gelen ara ara şişmeler sanki azalmakta... Daha önceki bir yazıda  da dediğim gibi kendinize en iyi geleni gene kendiniz bulacaksınız. Size neyi yemek iyi neyi yemek kötü geliyor vücudunuzu dinlerseniz o size söyleyecektir zaten.

1. Hafta:

Proje:

 Mutfağınızda zeytinyağından başka yağ kullanmamaya çalışın. Özellikle margarinler çöpe.. Zeytinyağının sızmasından almaya çalışın.

Diet:


  • Bu hafta en az  bir kere omega 3'ü bol olan balık (yaban somon -sockeye, sardalye, ringa balığı) yiyoruz (Çitflik balıklarından hem çevreyi kirlettikleri için hem de antibiyotik barındırdıkları için uzak durmak en iyisi). Balık yemiyorsanız omega 3 bakımından zengin diğer  besin kaynakları: semizotu ceviz, keten tohumu ve chia tohumu. Omega 3 bağışıklık sistemini en çok güçlendiren yağlardan, kanser önleyici, şişkinliği azaltıcı, hücrelerde ve dokulardaki dejeneratif değişmeleri önleyici etkilere sahip.
  • En az bir kere brokoli (buharda beş dakika pişirilmiş olanı hem sindirim hem yarar açışından en iyisi)
  • Sabah kahvaltısında vitamin C (ben bazen yarım limon sıkıp içiyorum, Weil 200 mg tamamlayıcı tabletleri öneriyor).
  • Ögle yemeği ile birlikte Selenium (200 mg) ve Vitamin D (400 UI).
  • Cartenoids ve Coenzim Q10'u da takviye olarak yemeklerden ya da tabletlerden almaya çalışıyoruz.  Cartenoid en çok havuç, şeftali, kayısı, bal kabağı, tatlı patates ve mangoda bulunuyor. Kanser önleyici özelliği nedeniyle çok önemli bir sırada cartenoidler. Coenzim Q10 de balıklarda. 


Manevi ve fiziksel:


  • Eve güzel çiçekler alıyoruz. (Programın en sevdiğim kısmı!)
  • Nefes izlemesi: Günün beş dakikasını nasıl nefes alıp verdiğinize odaklanarak geçirin. Hiç karışmayın nefesinize, nasıl nereye kadar alıyorsunuz, burnunuzdan girişi ve vücudunuzdan geçişinden, verdiğiniz ana kadar dikkatinizi nefesinizde tutun. Arada dikkatiniz kayarsa önemli değil, tekrar nefesinizi izlemeye geri dönün...
  • Bu hafta 5 gün 10'ar dakika yürüyoruz. Yürümenin faydaları saymakla bitmiyor. Yürümeyi alışkanlık edinmek kendinize vereceğiniz en iyi hediyelerden biri. Alman sağlık medyaları koşmanın yerine yürümeyi koymaya kararlılar. Eklemleri iyileştirmesi, kronik baş ve sırt ağrılarına iyi gelmesi, günlük stres seviyesini düşürmesi en önemli yararlarından. 
  • Kendiliğinden iyileşen hastalıklarımızın, yaralanmalarımızın listesini yapıyoruz. İyileştirmeyi hızlandıracak bir şey yaptık mı not ediyoruz..
İkinci hafta da yakında geliyor...

Saturday, September 15, 2012

Zencefilin Faydalari


Sporcular ya da düzenli spor yapanlar kaslarını nasıl geliştirecekleri ve bunun için ne yemeleri gerektikleri konusunda genelde bilgi sahibidirler. Bir de iç organları geliştirmek için yiyip içebileceğimiz şeyler var, ama "gözle göremediğimiz bir şeye önem verememe" alışkanlığımızdan dolayı, sanırım, bu konuya ilgi henüz o kadar yok.

İç organları geliştirmek için kullanabileceğimiz toniklerden biri de zencefil. Zencefilin faydaları say say bitmiyor aslında ama en önemlisi anti-kanserojen etkiye sahip olması. Yediğimiz besinlerin içindeki doğal ya da yapay toxinleri nötrleme özelliğine sahip. Yani dolaşım sistemininin gelişmesine katkıda bulunup bazı kanser yapıcı karsinojenlerin DNA mutasyonuna sebep olmasını engelliyor.  Ayrıca şişkinlik karşıtı bir etkisi olduğu için romatizmal eklem ağrılarına da iyi geliyor. Mide çeperinin korunmasında etkili, sindirime yardımcı. Kuru ve taze formlarını değiştire değiştire tüketmek en iyisi. Çünkü etkilerinin farklı olduğuna inanılıyor. Kuru olanın  anti-inflammatory etkileri daha fazla örneğin. Taze olan ise proteinlerin emiliminde daha çok yarar sağlıyor.

 Genel olarak ikisi de baş dönmeleri, araba ve deniz tutmalarına karşı işe yarıyor, ulsere karşı koruyucu etkiye sahipler ve bağırsak parazitlerine karşı çalışıyorlar. Vücuttaki eicasanoids'leri etkileyerek doğal iyileşmeye ve bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor.   Ben en çok tavuk ve soya ürünlerini sebzelerle tavada pişirirken biraz zencefil eklemeyi seviyorum, bir de çayı çok lezzetli oluyor. Kaynamış suya bir kaç dilim atıp bir beş dakika daha kaynatıyorum, sonra keyifle içiyorum. *

*Kaynak: Spontenous Healing - Andre Weil

Thursday, August 23, 2012

Temas ya da Balık


Sonra düşündüm de mesele kedini bulmak değil kendine temas etmek, yani insanın kendisiyle yapıcı bir iletişim içinde olması. Neyse bu konuya bu gün de giresim yok, hatta belki yetecek kadar konuşmuşumdur da.. 

Andrew Weil'ın, Spontenous Healing, kitabından bahsetmiştim Şimdi biraz daha bahsedesim var. Okuduğumdan beri  sözünü etmeden, çevreme ordan bir hikaye anlatmadan duramıyorum zaten. Balık yemenin yararlarından bahsediyor bağışıklık sistemini güçlendirmek için. Ama her balık da güçlendirmiyor sistemi ya da somon, sardalye, riga balığı kadar güçlendirmiyor. Eti olabildiğince az yiyip soya, balık, sebze ve meyve yemenin öneminden söz ediyor Weil. Beslenme ve stresle başa çıkma yönteminizi  ve hayatınızda ters giden şeyleri değiştirerek kemoterapiden çok daha iyi bir tedaviye ulaşabileceğimizden bahsediyor. Ya da sistemik hastalıkları kortizon kullanmadan kökünden  geçirebilme ihtimaline değiniyor. Aşık olmak da romatizma ve lupus gibi hastalıklar için de bire birmiş. Ben çok beğendim bu teorileri.  Siz ne düşünüyorsunuz? 

Wednesday, August 22, 2012

Kendini bulmak?

İnsan kendini nasıl buluyor? Yolculuğa çıkıp mı, meditasyon yapıp mı, uzun yürüyüşlere çıkarak mı, dağlara tırmanarak mı, doğayı seyreylerek mi? İşte bunu da insanın kendisinin bulması lazım geliyor zannımca. Herkes için her şey aynı çalışmıyor, her gün bizim için aynı metod işlemiyor. 20'sinde insan tepine tepine dans ederek rahatlıyor, 30'unda 40'ında  oturup manzaraya karşı arkadaşlarıyla sohbet ederek... Mesela....

Herkes için farklı, her yıl için farklı, her gün için farklı her şey. Aspirin bir baş ağrısına iyi gelirken iki ay sonraki başka bir baş ağrısına aynı kişi de aynı etkiyi göstermeyebiliyor.

Batı tıbbının da en büyük yanılgısı ama bir yandan gücünü aldığı, yukarda anlattığım konuya ters düşen  nokta da bu: kitlelere hitap... Batı tıbbı kötü birşey değil ama artık neleri iyileştirip neleri iyileştiremeyeceği konusunda açık sözlü olmasının vakti geldi. Örneğin batı tıbbı acil ameliyat gerektiren bazı durumlarda ya da fiziksel travma konusunda çok iyi işlerken, bağışıklık sistemi hastalıklarında ve kanserle mücadelede ısrarla göz ardı ettiği çok büyük hatalar yapıyor... Semptom gidermeye o kadar odaklanmış ki nasıl iyileştirebilirim diye sormuyor. Karşısında çoğu zaman bir insanoğlu, duygusu göz yaşı olan bir şey değil bir karaciğer, bir dalak görüyor. 100 kişi de 100 de 60 başarı oranı görüyor. Kitle görüyor,  ortalama bir soyut insan görüyor. Didem, Çiğdem, Adem yok, istatistikteki kitlenin bir örneği var.

Peki ne alaka kendini bulma ile batı tıbbı. Alaka şu ki, daha önce de dediğim gibi kişi en iyisi ne kendisi için bunu bilecek kadar kendini bulsa hiç fena olmaz, kendini bulma metodunu da kendine göre buldu mu önüne kimse geçemez işte o kişinin. Gerçi bulunacak bir kendi var mı, o "kendi ne?"  de başka sorular ama uğraştıkca insan tüm yanıtlara giden yolları buluyor. Zor geliyor kulağa ama pek de değil, hepi topu az bir şey kendini gözlemlemeye bakıyor iş.

Bir akşam yemeğinde spagetti yediğimde ne hissediyorum, bir brokoli yediğimde ne hissediyorum? Sağlıklı bulduğum besinleri 2 ay boyunca yesem ne diyor vücudum? Bir gün 45 dakika yürüyüş yaptığımda yapmadığım güne göre neler hissediyorum. Bir ay, her gün 45 dakika yürüsem vücudumda ruhumda neler oluyor benim? Çok da zor değil hepi topu her dikkatimizi çevirdiğimiz aktiviteden sonra 2 dakkayı almaz bu gözlem. Daha pek söyleyeceklerim var bu konuda ama uykumun gelmesinden ve saatin 23:00'ı geçmesinden anlıyorum ki yatağım beni çağırıyor. Devam etmek üzere...

Mutlaka organik ama hangisi?

Bir organiktir aldı başını gidiyor, nasıl yapmalı ne etmeli? Her şeyin de organiği  yok ki, bazıları da pek pahalı zaten... Andrew Weil, Spontenous Healing (-Kendiliğinden İyileşme) kitabında organik olmazsa olmaz, bünyesinde tarım ilaçlarını hormonları en çok tutan meyve ve sebzeleri şöyle sıralıyor. Ben artık pek organik olmayanından almıyorum, alamadığımı yemiyorum. Ama tabi unutmamalı ki, kime ne yarar ne yaramaz hep kişinin kendisi biliyor. Bir yanda bu fikir bir yanda liste tercih size kalmış:

Meyveler
  • Elma
  • Şeftali
  • Üzüm
  • Kuru üzüm
  • Organik olmayan üzümden yapılmış şarap
  • Portakal
  • Çilek
Sebzeler
  • Patates
  • Havuç
  • Marul
  • Yeşil fasulye
  • Fıstık
  • Buğday
Organiği yok mu? Sorun isteyin biliçlendirin getirsinler, isteyenin bir yüzü vermeyenin iki yüzü ...